sanatkâr

Turkish

Etymology

Inherited from Ottoman Turkish صنعتكار (sanʿatkar, “a tradesman, an artisan, an artist”), from Arabic صَنْعَة (ṣanʕa, “art, craft”) +‎ Persian کار (kâr, “work, occupation, one who does”). Cognates with Azerbaijani sənətkar, Northern Kurdish sinetkar, Uyghur سەنەتكار (senetkar), Uzbek san'atkor.

Pronunciation

• IPA^(key): /sa.natˈcaɾ/, (definite accusative) /sa.nat.caːˈɾɯ/
• Hyphenation: sa‧nat‧kâr

Noun

sanatkâr (definite accusative sanatkârı, plural sanatkârlar)

1. A person who performs in any art form; an artist.

   Synonyms: sanatçı, artist

2. A person who professionally creates work by hand; a craftsman.

Declension

Inflection
Nominative	sanatkâr
Definite accusative	sanatkârı
	Singular	Plural
Nominative	sanatkâr	sanatkârlar
Definite accusative	sanatkârı	sanatkârları
Dative	sanatkâra	sanatkârlara
Locative	sanatkârda	sanatkârlarda
Ablative	sanatkârdan	sanatkârlardan
Genitive	sanatkârın	sanatkârların
Predicative forms Singular Plural 1st singular sanatkârım sanatkârlarım 2nd singular sanatkârsın sanatkârlarsın 3rd singular sanatkâr sanatkârdır sanatkârlar sanatkârlardır 1st plural sanatkârız sanatkârlarız 2nd plural sanatkârsınız sanatkârlarsınız 3rd plural sanatkârlar sanatkârlardır

Adjective

sanatkâr

1. One who does something masterfully.

   Synonyms: usta, mahir

Declension

predicative forms of sanatkâr

present tense
	positive, declarative	positive, interrogative	negative, declarative	negative, interrogative
ben (I am)	sanatkârım	sanatkâr mıyım?	sanatkâr değilim	sanatkâr değil miyim?
sen (you are)	sanatkârsın	sanatkâr mısın?	sanatkâr değilsin	sanatkâr değil misin?
o (he/she/it is)	sanatkâr / sanatkârdır	sanatkâr mı?	sanatkâr değil	sanatkâr değil mi?
biz (we are)	sanatkârız	sanatkâr mıyız?	sanatkâr değiliz	sanatkâr değil miyiz?
siz (you are)	sanatkârsınız	sanatkâr mısınız?	sanatkâr değilsiniz	sanatkâr değil misiniz?
onlar (they are)	sanatkâr(lar)	sanatkâr(lar) mı?	sanatkâr değil(ler)	sanatkâr değiller mi?
past tense
	positive, declarative	positive, interrogative	negative, declarative	negative, interrogative
ben (I was)	sanatkârdım	sanatkâr mıydım?	sanatkâr değildim	sanatkâr değil miydim?
sen (you were)	sanatkârdın	sanatkâr mıydın?	sanatkâr değildin	sanatkâr değil miydin?
o (he/she/it was)	sanatkârdı	sanatkâr mıydı?	sanatkâr değildi	sanatkâr değil miydi?
biz (we were)	sanatkârdık	sanatkâr mıydık?	sanatkâr değildik	sanatkâr değil miydik?
siz (you were)	sanatkârdınız	sanatkâr mıydınız?	sanatkâr değildiniz	sanatkâr değil miydiniz?
onlar (they were)	sanatkârdılar	sanatkâr mıydılar?	sanatkâr değildi(ler) / değillerdi	sanatkâr değil miydiler?
indirect past
	positive, declarative	positive, interrogative	negative, declarative	negative, interrogative
ben (I was)	sanatkârmışım	sanatkâr mıymışım?	sanatkâr değilmişim	sanatkâr değil miymişim?
sen (you were)	sanatkârmışsın	sanatkâr mıymışsın?	sanatkâr değilmişsin	sanatkâr değil miymişsin?
o (he/she/it was)	sanatkârmış	sanatkâr mıymış?	sanatkâr değilmiş	sanatkâr değil miymiş?
biz (we were)	sanatkârmışız	sanatkâr mıymışız?	sanatkâr değilmişiz	sanatkâr değil miymişiz?
siz (you were)	sanatkârmışsınız	sanatkâr mıymışsınız?	sanatkâr değilmişsiniz	sanatkâr değil miymişsiniz?
onlar (they were)	sanatkârmışlar	sanatkâr mıymışlar?	sanatkâr değilmiş(ler) / değillermiş	sanatkâr değil miymişler?
conditional
	positive, declarative	positive, interrogative	negative, declarative	negative, interrogative
ben (if I)	sanatkârsam	sanatkâr mıysam?	sanatkâr değilsem	sanatkâr değil miysem?
sen (if you)	sanatkârsan	sanatkâr mıysan?	sanatkâr değilsen	sanatkâr değil miysen?
o (if he/she/it)	sanatkârsa	sanatkâr mıysa?	sanatkâr değilse	sanatkâr değil miyse?
biz (if we)	sanatkârsak	sanatkâr mıysak?	sanatkâr değilsek	sanatkâr değil miysek?
siz (if you)	sanatkârsanız	sanatkâr mıysanız?	sanatkâr değilseniz	sanatkâr değil miyseniz?
onlar (if they)	sanatkârsalar	sanatkâr mıysalar?	sanatkâr değilseler / değillerse	sanatkâr değil miyseler?

Further reading

• “sanatkâr”, in Turkish dictionaries, Türk Dil Kurumu
• Çağbayır, Yaşar (2007) “sanatkâr”, in Ötüken Türkçe Sözlük (in Turkish), Istanbul: Ötüken Neşriyat, page 4054